2 Mart 2015 Pazartesi

Hayır! bu bir kaçış değil

   Neyden kaçalım? bilmem ki ben neyden kaçılır. Ayrıca nasıl kaçılır? Yani kaçsak da kurtulacağımızın garantisi yok okuyucu. 
   Tam da bu gün konuştuk Brida ile bu konuyu. Her yumruk yediğimizde ayağa kalkmak zorunda değiliz. Bırakabiliriz  kendimizi ve yere düşmeden önce bedenimizin savrulduğu o aralık, tamamen kayıp olan saliseler içindeki o bilinçsiz anlarda yaşayabiliriz. Yirmili yaşlar zaten tamamen ağzının üstüne düşmeden o boşlukta süzüldüğün anlardan ibaret değil mi? En azından bence öyle... herkesin sonu aynı bir şekilde bunu reddetmiyorum artık. Ne kadar cool olursak olalım okuyucu rock star gibi yaşayamayacağız. Bir yerde nokta konulmalı bunu biliyoruz. En azından şimdilik böyle düşünüyorum.
   Her gün bir şey düşünüyorum hatta her an bir şey düşünüyorum. Beynim turboda çalışmaya hiç ara vermiyor ama bil ki okuyucu bunun çaresini de biliyorum. Bağımlı da olmamak lazım. Çok çaba gösteriyoruz. Pek çok kişi... Tanımasak da birbirimizi biliyoruz çok çaba gösterdiğimizi. Müziğin içinde yaşamak, piyano gibi hissetmek, bütün bir dünyadan soyutlanmak muhteşem bir histir okuyucu. Var olan her hücreyi hissetmek harikadır, evrenin farkında olmak ve bir parçası olduğunu anlamak harikadır. Ama harika olmayan şey realite.
   İstanbul'da yollar vardır iki çeşit. İnsanlar bunu gidiş geliş diye adlandırmayı seviyorlar. Bence yollar sadece iki şerittir. Kimin gidip kimin geldiğini bilmediğimiz yollar nasıl böyle saçma bir şekilde adlandırılabilir. İstanbul'da acelesi olan insanlar vardır okuyucu ve hepsi acelesi olan insanlardan şikayet eden bir güruhtan ibarettir. Her yerde seni izleyen kameralar vardır, her yerde seni izleyen insanlar vardır. Burada her yer insan kokar, üstün başın insan kokar burada. Anneni arayıp ağlarsın evimin yolunu bulamıyorum diye. Burada annen yoktur. Kimsenin annesi yoktur burada. Burası, babaların şehridir. Zalim, cürretkar ve bin öküz gücünde erkeklerden oluşan babalar şehri... İki kolunu tutarlar tek elleriyle ve dizleriyle bacaklarına bastırırlar. seni iterler asfalta doğru ki asfaltla birleşebilesin. Bilirler ancak üstüne o zaman basabileceklerini. İşte iğrenç olan budur okuyucu bu realite.
    Düşünemez hale geldiğinde rahatlık bulur seni. Müziği o zaman duyarsın, hareket o zaman başlar. Midenden ağzına doğru bir sarsıntı hissedersin. İçinde dinmek bilmez bir enerji bulursun. Her yanını saran o yapış yapış havayı donduran sineklerden o zaman kurtulursun. Konuşmaya başlarsın çünkü dışarıyla bir bağın kalmamıştır bunu bilerek özgürce konuşursun. Sen artık kimsen o olmaya başlarsın, nasıl istersen öyle dans edersin, öyle güler, öyle yaşarsın. HAYIR BU BİR KAÇIŞ DEĞİL! bu bir kaçış olamaz okuyucu bu, kendini bulmaktır. Lakin sosyal olmaya da mecburuz. işte bu yüzden deliriyoruz. Sana söyledim yine söylerim bu kendini bulmak okuyucu bu kadar insan kaçıyor olamaz. 

pina